Tuesday, March 30, 2010

AVRUPA BİRLİĞİ BAYRAĞINDAKİ 12 YILDIZIN SIRRI




Simgeler ve onların ardında saklanan mesajlar her zaman önemlidir. Hatta dinî simgeler hemen her kompozisyonu daha heyecanlı bir bilmece hâline getirir. Ama simgeler ile uğraşmak ve bir yerden sonra yorumlamaktaki zorluklar, bâzen onu yorumu yapanın bâzen de yaptığı yorumun inandırıcılığını olumsuz etkiler.

Acaba AB bayrağında da benzer simgeler gizlenmiş olabilir mi? Veya orta yerde olan simgelerin bir mesajı var mıdır? Bütün bayrakların anlattığı değerler olduğuna göre, pekâla mümkün. Üstelik AB Komisyonu eski Başkanı Romano Prodi’nin Belçika Başkanı Guy Verhofstadt, yazar Umberto Eco, Swatch’ın mucidi Nicolas Hayek ve Gerard Mortier'le “AB için yeni bir bayrak” tasarımı konusunda 2001’de görüşmesine rağmen, bundan vazgeçtiğine göre.

Alman Spiegel Dergisi ve İngiliz gazeteleri The Guardian ve The Independent de böyle bir girişim olduğu, ama sonuçlanmadığı yönünde haberler verdiler.Hatta Hollandalı ünlü mimar Rem Koolhaas, bütün AB üyelerinin bayraklarının birbirine bitiştirilmesinden oluşan bir tasarım önermişti. Koolhaas’a göre mesaj “birlik ve farklılık” olmalıydı.

Ama belki de olmamalıydı. Çünkü AB bayrağının değişimi rafa kalktı. Aynı semboller hâlen veya aynen yürürlükte. Bu noktadan sonra “yorum” yapmak yerine, “bu konuyu bildiğini savunanların” yazdıklarını aktarmakta fayda var.

“Gökyüzünde büyük bir simge göründü; Bir kadın ve kucağında çocuğu güneşle giyinmişti. Ay, onların ayağının altındaydı ve tepelerinde on iki yıldızdan bir taç vardı” ve “bu yüzden AB bayrağında mavi fon üzerinde on iki yıldız olmalıydı”.

Bu ifâde herhangi bir “komplo teorisyenine” ait değil. Bu satırlar bir bilim-kurgu romanından da alınmadı. Bu cümleler 26 Şubat 1998’de Alman Die Welt Gazetesi’nde Tohmas Pinzka imzasıyla Yohannes’in vahyine atfen yayınlandı.

Pinzka şunları da yazdı;

“Bir süredir kamu binalarında Alman bayrağının yanında Avrupa bayrağı da asılı. Lâcivert arka plan üzerinde on iki altın yıldız. On iki yıldızın ne olduğunu sorduğunuzda birbiri ile çelişen cevâplarla karşılaşıyorsunuz.

Çoğu kimsenin verecek bir cevâbı yok. Bazıları AB’nin bir zamanlar 12 üyesi olduğunu hatırlıyorlar ve cevâp olarak bunu söylüyorlar. Ama bu yanlış bir cevâp.

Bayrağın hikâyesi İkinci Dünya Savaşı yıllarına gidiyor. Belçikalı Yahudi Paul Levi Yahudilerin Gestapo tarafından trenlerle bilinmeyene götürülmelerini izlerdi. Savaşın ve nasyonal sosyalistlerin sonunu görebilirse, her şey bittiğinde Katolik olmaya karar verdi.

5 Mayıs 1949’da Londra’da Avrupa Konseyi kuruldu ve Levi kültür bölümünün başına geldi. Altı yıl sonra, 1955’te temsilciler ortak bir bayrak üzerine tartışıyorlardı. Çeşitli öneriler vardı. İskandinav bayraklarının model alınması, üzerindeki haçtan dolayı sosyalistler tarafından reddediliyordu. Sosyalistlere göre böyle bir bayrak çok fazla ideolojik ve “çok Hıristiyan” olurdu.

Birgün Levi yürüyüş yaparken Hz. Meryem’in bir heykelinin önünden geçiyordu. Heykelin tepesindeki yıldız tacı güneşte, mavi gökyüzünün altında parlıyordu.

Levi hemen sonrasında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Venedikli Hıristiyan Demokrat Kont Benvenuti’yi aradı ve ona Avrupa Bayrağı için lâcivert fon ve halka hâlinde on iki altın yıldız düşündüğünü söyledi. Kont Benvenuti bu fikirden etkilendi. Kısa bir süre sonra bu teklif genel kabûle ulaştı. Böylece o günden bugüne kadar bütün AB ülkeleri Hz. Meryem’in altın tacının gösterildiği bayrağa sahip oldular.”

Aynı yazıya göre; Bundan başka taç, “zaferi” ve “kadının yenilmezliğini” anlatıyor.

Katolik inancında uzun süre “kadın” ve “Hz. Meryem” aynı olarak değerlendirilse de, burada söz konusu olan “kadın”, “Hz. Meryem” değil. Buradaki “kadın”, Mesih doğuracağı için “Yeşu” olabilir.

“On iki” sayısı ise eski Mısır’da yer altına açılan kapıların sayısı. Yunan mitolojisinde ise “Herakles’in tamamlaması gereken görevlerin sayısı”. Romalılar da hukuku “on iki tablete” yazmışlardı. Bundan başka Hz. İsa’nın “on iki havarisi” vardı. “On iki” aynı zamanda “Yahudilerin on iki kabilesini” anlatıyor.

Ayrıca “Tanrının halkının evi” olan Kudüs’ün on iki kapısı ve her kapısının üzerine birer meleği var. Kapıların her birinin üzerinde İsrail kabilesinin oğullarının adı yazılı. Şehrin surlarının on iki temel taşı var. Bu taşların üzerinde de havarilerin adları yazılı.

Aynı çerçevede “on iki”, “dört” ve “üç”ten oluşuyor. Burada “üç”; Tanrı, oğul ve kutsal ruh. “Dört” ise; gökyüzünün dört yönü; Kuzey, Güney, Doğu, Batı.

Yinelemekte fayda olabilir; Yukarıdaki değerlendirme Almanya’nın önemli gazetelerinden ve AB’nin destekçisi olarak kabûl gören Die Welt Gazetesi’nde yayınladı.

Devâm edelim;

Avrupa’nın bütünleşmesi fikri, yazar ve siyâsetçi Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi’ye (1894-1972) kadar uzanır. 1923’te Viyana’da yayınladığı “Pan Avrupa Birliği” kitabı, yazarın bu konudaki fikirlerini aktarır. Richard Nikolaus Coudenhove-Kalergi, kitabında “Pan Avrupa’nın ambleminde olması gerekenler” hakkında şunu söyler;

“Hareketin sembolü altın bir güneş üzerinde kırmızı bir haç olmalıdır. Apollo’nun güneşi üzerinde İsa’nın haçı. Uluslarüstü insancıllık ve aydınlanmanın parlayan ruhu, aynı zamanda berrak barışın tarifi, açık mavi ile yer almalıdır.”

Kimi yazarlar, Coudenhove-Kalergi’nin annesinin Japon olması nedeniyle, Japon kültüründeki güneş imgeleminin bilinçle veya bilinçsiz etkisinde kaldığını savunurlar.

Bu arada beyaz daire üzerinde kırmızı haçın haçlı seferlerinin de sembolü olduğunu hatırlamakta fayda var. Kezâ aynı sembolde haçın gamalı olması durumunda, ortaya “nasyonal sosyalistlerin” simgesinin çıktığı da ortada.

Bugün ”Avrupa’nın barışta ve özgürlükte birliğinin yorulmayan öncü savaşçısı” sayılan Coudenhove-Kalergi, 1 Mayıs 1924’te “Avrupa Manifestosunu” deklare etmişti. Manifestodan naklen, güneş “aydınlanmayı” ve kırmızı haç "uluslararası insanlığı” sembolize ediyor.

Avrupa’nın bütünleşmesi fikrinden çıkan bu simgenin tasarımcısı gibi Avusturyalı olan Otto Habsburg ve Karl Habsburg da aynı amblemi alıp, üzerinde İsa’nın kırmızı haçı olan sarı Apollo güneşinin çevresine “Hz. Meryem’in on iki yıldızdan oluşan tacını” ekledi ve fonunun rengini açık maviden lâciverte çevirdi.

Avrupa Konseyi’nde sosyalistlerin Avrupa bayrağındaki amblemde haç olmamasında ısrar ettiğini düşününce, galiba sadece ortadaki motifi çıkarmak yeterli olmuş.

Gerçi dileyen hâlen on iki yıldızın, on iki üyeden, on iki burçtan ve on iki aydan kaynaklandığına, daire formunun bütünlük ve birlik anlamına geldiğine ve on iki sayısının tekamül etme manası taşıdığına inanabilir. Çünkü AB yetkililerinin bu yönde çok sayıda açıklaması oldu.

Ama bayrağın 8 Aralık’ta –ki bu Hz. Meryem ile ilgili önemli bir gündür- kabûl edilmesi ve “Hz. Meryem’in Avrupa’yı koruması”, hatta “Avrupa’nın Hz. Meryem ile özdeşleşmesi” gibi çeşitli fikirlerin varlığı, bunu inandırıcılıktan uzaklaştırıyor.

Bu arada kerameti kendinden menkul “Müslümanlar'a Cevaplar” (antwortenanmuslime.com) adlı sitede, “AB Bayrağındaki 12 yıldız ne sembolize etmektedir.” sorusunun altında şu ifâdeler yer alıyor;

“ABD bayrağının aksine AB bayrağındaki yıldızlar üye ülkeleri anlatmaz. Onlar mistik açından tekâmül manasına gelir. Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi’nin 4. Bölümünde on iki yıldız, İsrail’in on iki kabilesi, on iki havari, on iki ay, saatteki on iki saat ile irtibatlandırılır.

... Taçtaki on iki yıldız, Avrupa halklarını sembolize eder ve onların Yahudi-Hıristiyan geleneğinden geldiğini gösterir. İsrail’in on iki kabilesi vardı, İsa’yı on iki havari takip etti, Kudüs’ün on iki kapısı vardı.

... On iki yıldızın taç şeklinde dizilmesi Mesih'in doğumunu, Tanrının halkını ve tarihin yeni başlangıcını anlatır. Bayrak kutsiyetin ve seçilmişliğin vaadini belirtir.”

Avrupa İçin Anayasa Sözleşmesi (Avrupa Konvansiyonu’nun Valery Giscard d’Estaing’in önderliğindeki çalışmaları ile hazırlandı. Yaz 2003’te tamamlandı. Yaz 2004’e kadar üzerinde çalışıldı. 29 Ekim 2004’te Roma’da törenle imzalandı ve hâlen üye ülkelerin onayını bekliyor) aslında bu derecede doğrudan irtibatlandırmıyor. Ama “kültürel, dinî ve insanî mirasından esinlenerek” diyor ve ekliyor “Birlik, kiliseler ile birlikte üye ülkelerdeki dinî kurumlar ya da toplulukların ulusal hukuk altındaki statülerine saygı duyar ve önyargı göstermez”.

Yani “sivil görünmeyen” ve Kilisenin sesi konumundaki “Müslümana Cevaplar” doğru söylüyor.Enteresan değil, ama bilmekte fayda var; Alman Katolik Kilisesi de aynısını yineliyor.

Acaba AB neden hâlâ bayrağını aylarla burçlarla izah ediyor ve bayrak hakkındaki yorumlara cevâp vermiyor?

Acaba AB gerçekten de “Hristiyan Kulübü” olmaya bilir mi?

Acaba on iki yıldız ile “tekamül” ettiğini, tamama erdiğini söyleyen AB Türkiye’yi almaya niyetli mi?

Bir dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox, TBMM'de yaptığı konuşmada, AB’nin Hıristiyan Kulübü olmadığını ve Türkiye’yi alacağını söyledi. Aynı ziyaret sırasında bir gazetecinin bayrak ile ilgili sorusuna işe şu cevabı verdi;

"Yıldız sayısı artacak mı? Hayır, 12 rakamını koruyacağız. Bugün bile AB üyesi devlet sayısı 15. Semboller önemlidir. Mavi fon kuzey gökyüzünü ifade ediyor.Yıldız sizin literatürünüzde ve İrlanda literatüründe yıldızlar hayal kurmayı ifade eder, daire uyumu ve birliği simgeler. 12 sayısı günün saatini ve yılın aylarını sembolize eder. Dolayısıyla birlik içinde sürekli olarak ileriye doğru hareket. Tıpkı Türkiye'nin dönen dervişleri gibi. Sürekli olarak doğruyu aramanın peşinde. Yıldızlar birbirine değmiyor. Bağımsız. Dolayısıyla bu dairemiz açık. Bizim değerlerimizi gerçekten benimseyenlere açık. Bayrağımızın sembolü bu. 50 yıl önce Strazburg da bu bayrak kabul edilmişti." dedi.

Cox, o zaman bu dairenin tam ortasına haç işareti konulması konusunda görüşler olduğunu ifade etti ve "AB Konseyi buna 'hayır' dedi. Herhangi bir bölücülük olamaz. Bu da size açık seçik mesajdır." dedi.

Denebilir ki, Türk Bayrağında da ayyıldız var. Hatta hilâl İslâm’da büyük öneme sahip. AB’nin bayrağında da onlar açısından önemli değerlerin simgeleri olamaz mı?

Elbette olabilir. Olduğu da görülüyor. Ama arada iki fark var. Birincisi Türkiye bayrağındaki simge ne ise, ne olduğunu da bütün çıplaklığı ile söylüyor. İkincisi AB bir ülke değil, “uluslarüstü sistematik” olduğu ve evrensel değerlerin himayesi gibi iddiaları olduğu için, etik bir tutum değil.

Türkiye’nin üyeliği ile ne olur bilinmez. Belki on iki yıldızlı taç aynı kalır, belki bir yıldız daha eklerler, belki de bir hilâl. Belli olmaz. Güne bağlı.

Ama her durumda 25 üyenin on iki yıldız olduğu yerde, gerçekten Türkiye “tek yıldız”.

Kaynak: www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp?id=2485

Sunday, March 28, 2010

DÜNYANIN EN GARİP 50 GERÇEĞİ



BBC Programcısı Jessica Williams, dünyanın röntgenini çekmiş.Tespitlerini ise "Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek" adını verdiği bir kitapta toplamış. Seyfi Öngider'in editörlüğündeki Aykırı Yayınevi'nden piyasaya yeni sürülen bu kitap, oldukça ilginç.

"50 gerçek" olarak adlandırılan aykırılıklar, yanlışlıklar veya sorumsuzluklar, ilk bakışta birbiriyle ilintili gözükmeyebilir. Ama her biri, dünyanın çivisinin üzerine bir balyoz gibi iniyor.

"Yok oluş"a doğru hızla sürükleniyoruz. Kendi ikbalimiz için fır dönerken, bir de dünyanın nasıl döndüğüne bakalım...
İşte, dünyayı tersine çeviren 50 gerçek:
1- Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl
yaşıyor.

2- Dünyadaki obez nüfusun 1/3'ü, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

3- ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik
oranına sahip.

4- Çin'de 44.000.000 kadın kayıp.

5- Brezilya'daki Avon kadınlarının sayısı, asker sayısından fazla.

6- 2002'de idamların %81'i ABD, Çin ve İran'da gerçekleşti.

7- İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında hükümetten daha fazla
bilgiye sahip.

8- AB'deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon,
Afrika'nın %75'inin günlük geçiminden daha fazla.

9- 70'in üzerindeki ülkede aynı cinsten iki kişinin ilişkisi yasak,
9'unda ise cezası ölüm.

10- Dünya nüfusunun 1/5'i, günlük 1 doların da altında gelirle
yaşıyor.

11- Rusya'da yılda 12.000'in üzerinde kadın, aile içi şiddet sonucunda
hayatını kaybediyor.

12- 1 yılda 132.000.000 Amerikalı, estetik ameliyat yaptırdı.

13- Kara mayınları nedeniyle saatte 1 insan ölüyor ve sakat kalıyor.

14- Hindistan'da 44.000.000 çocuk işçi var.

15- Sanayileşmiş ülkelerde insanlar, günde 6-7 kg katkı maddesi yiyor.

16- Dünyanın en çok kazanan sporcusu golfçu Tiger Woods, yılda 78.000.000$, yani saniyede 148$ kazanıyor.

17- Amerikalı 7.000.000 kadın ve 1.000.000 erkek yeme bozukluğu çekiyor.

18- 15 yaşındaki İngilizlerin yarısı uyuşturucu kullanmış, 1/4'ü sigara içiyor.

19- Washington'daki lobi endüstrisinde 67.000 kişi, her seçilmiş kongre
üyesi için 125 kişi çalışıyor.

20- Motorlu araçlar, dakikada 2 insanı öldürüyor.

21- 1977'den bu yana ABD'deki kürtaj kliniklerinde 80.000 şiddet ve
taciz vakası yaşandı.

22- Mc Donalds'ın altın kemerini tanıyanların sayısı, Hıristiyan tacını
tanıyanlardan fazla.

23- Kenya'da bir ailenin gelirinin 1/3'ü rüşvete gidiyor.

24- Dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarı 400.000.000.000$.

25- Amerikalıların 1/3'ü, uzaylıların geldiğine inanıyor.

26- 150'den fazla ülkede işkence var.

27- Her gün dünya nüfusunun 1/7'si, yani 800.000.000 insan aç
kalıyor.

28- Amerikalı siyah erkeklerin hapse girme ihtimali, %33.

29- Dünyanın 1/3'ü savaş halinde.

30- Petrol rezervleri 2040'da tükenebilir.

31- Sigara içenlerin %82'si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

32- Dünya nüfusunun %70'i, bugüne dek hiç çevir sesi duymadı.

33- Silahlı çatışmaların 1/4'ü, doğal kaynakları ele geçirmek için
yaşanıyor.

34- Afrika'da 30.000.000 kişi AIDS.

35- Her yıl 10 dil ölüyor.

36- İntiharla ölenlerin sayısı, çatışmalarda ölenlerden fazla.

37- ABD'de her hafta ortalama 88 öğrenci sınıfa silah getiriyor.

38- Dünyada en az 300.000 düşünce suçlusu var.

39- Her yıl 2.000.000 genç kız ve kadın sünnet ediliyor.

40- Silahlı çatışmalarda 300.000 çocuk asker savaşıyor.

41- İngiltere'de 2001 seçimlerinde 26.000.000 kişi, Pop Idol'un ilk
sezonunda 32.000.000 kişi oy kullandı.

42- ABD, pornografiye yılda 10.000.000$ harcıyor.

43- ABD, "haydut devlet" diye ilan ettiği 7 ülkeden 33 kat daha fazla
askeri harcama yapıyor.

44- Dünyada 27.000.000 köle var.

45- Amerikalılar çöpe saatte 250.000.000 plastik şişe atıyor, yani her 3 haftada bir Ay'a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor.

46- Sıradan bir İngiliz, günde yaklaşık 300 defa kameraya yakalanıyor.

47- Her yıl 120.000 kadın veya genç kız, Batı Avrupa'ya satılıyor.

48- Yeni Zelanda'dan İngiltere'ye uçakla getirilen 1 kivi,
atmosfere kendi ağırlığının 5 katı sera gazı salıyor.

49- ABD'nin, BM'ye 1.000.000.000$'dan fazla borcu var.

50- Yoksul aile çocuklarının psikolojik sorun yaşama ihtimali, zengin
aile çocuklarına göre 3 kat daha fazla.