Tuesday, May 06, 2008

Savaşçı çocuklarının baba özlemi








Babamız gelecek
Evet evet mutlaka gelecek
Dorukları beyaz
Etekleri ayaz tepelerin ardından
Işıltısı yüreğimize yansır yansımaz
Sevinçle yerimizden hoplayacağız
Papatyaya dönüşecek şu sipsivri dikenler


Babamız gelecek
Kurtlu, kokmuş, pespaye bir vagonda belki şimdi
Şu demirden çizgiler geveze gökkuşakları
Canı çorba çekmekte, yanında kuru soğan
Ve bizim yanaklarımızı sıcak mı sıcak
Anamızın dudakları ki titrek mi titrek
Babamız gelecek evet vallahi
Görür görmez kucağına atılacağız

Babamız gelecek
Belki elinde bir paket
İçinde uzak diyarların renkleri deste deste
Sırtında bulut kılıklı bir döşek
Bizi görür görmez hepsi yere düşecek
Kanatlaşacak elbette nasırlı ayakları
Bıyıkları bit, pire, özlem ve kan tarlası
Ama olsun
Çıksın da karşımıza yaylaların yalınlığından
Aklar düşmüş sakalını koklayacağız

Geçtiği nehirler çağlayacak saçlarından
On ülkenin toprağına batmıştır ayakları
Omuzlarında koskoca bir tarihin yükü
Gelsin yeter
Bizde onunla birlikte sırtlayacağız



Belki ayağında bir yamuk kütük
Belki bir top parçası kara gözlerindeki
Belki kolu kırılmış
Belki böbrekleri uzak diyar tuzuyla kaplı
Kalmış omzu belki de kan zeminli bir siperde
Gelsin yeter
Bizde yüreğiyle birlikte kanayacağız

Babamız gelecek
Belki arkadaş yasıyla bir garip deli
Adımızı, çilemizi, sesimizi unutmuş
Yakıp göğe savurmuş türkülerini
Dedik ya bir garip deli artık
Ama olsun
Gelirse zaten
Bizde sevinçten delireceğiz


Babamız gelecek
Gelsin de
Kaleme muhtaç etmesin ellerimizi
Gelsin
Nasıl gelirse gelsin
Yeter…











No comments: